9 Haziran 2011 Perşembe

ERDEN KOSOVA

Gurup arkadaslarımızla bırlıkte ek olarak küratör olarak erden kosova ıle yapılan roportajdan bahsedıcegım

       1971 İstanbul dogumlu olan Erden Kosova, Kadir Has Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Kültürel Çalışmalar alanında Goldsmiths  Üniversite'sinden doktora derecesi almış olan Kosova çeşitli günlük gazeteler, sergi katalogları, sanatçı yayınları, ve dergiler için yazarlık yapmakta, Red-Thread  dergisinin yayın kurulu üyesi olarak çalışmaktadır
Kimlik, aidiyet, cinsiyet, ideoloji kavramlarını sorgulayan Kosova, yurt içinde ve yurt dışında seminerlere katılmıştır. Ayrıca 2004 yılında Kentin Kapılari Boyunca isimli K&S Galeri Berlin; Oda Projesi, İstanbul da gerçeklestirilen grup sergisinin küratörlüğünü yapmıştır

Sanatcı doktora tezınde konu olarak ;
Güncel Sanat İçerisinde Milliyetçilik Eleştirisi ele almıstır. Tezinın başlangıçta 90’ların 2. yarısından itibaren,Sovyetlerin yada Sosyalist bloğun çökmesinden sonra oluşmuş genel bir milliyetçilik anlayışının yükselmesi üzerine olmuştu.Özellikle Balkanlarda Yugoslavya ‘nın çözülmesi ,iç savaşla beraber Bosna,Arnavutluk,Kosova,Sırbistan…Bu coğrafya üzerinde Türkiye ile beraber yeni dönemin,bu benzer 3 coğrafya içinde yükselen gerilimin güncel sanata nasıl yansıdığını incelemek üzerine kuruludugunu soyledı

Sanatcıyla guncel sanat hakkına konusmalar yaptık;
Türkiye’de güncel sanat ne kadar politik olursa olsun bu durum sanatçılar tarafından içeriye pek yansıtılamamış durumda…Yani bunu kamusal alanda var edebilmiş değiller.Sanatçı çok politik bir işi üretebiliyor fakat bunu,bu alanda göstermeye çalışırken bazı problemler yaşayabiliyorlar oldugunu soyledı ve bazı ornekler verdı
*Örneğin 90’ların ortasında Ayasofya’nın arkabahçesinde bir sergi yapıldığı için sergi basılması,Tophane Mahallesi’ndeki galerilere olan saldırılar..Benzer şekilde 1955 ‘te yaşanan 6-7 Eylül olaylarını gösteren fotoğraf sergisinin basılıp,fotoğrafların yırtılması gibi…Bunlara benzer yaşanan olaylar,sokaktaki performans sanatını olumsuz etkiledi.
*Aslında bu tür çağdaş mekanlar,2003-2004’ten itibaren oluşmaya başladı.İçeride üretilenler Avrupa’daki sergilere gidiyor ama hitap etmesi gereken kitleye ulaşamıyordu.Sokağa çıkma isteği olmasına karşın,bir türlü becerememe durumu vardı

Sanatcıyla kavramsal sanat hakkındada konustuk;
Kavramsal sanat olarak yapılan işleri ana başlıklar halinde toparlarsak:

n      1)öncelikle kavramsal olarak bir iş var etmek…Bugün güncel sanat olarak adlandırdığımız kavram,el emeği ile değilde  zihinsellik ve düşünsellik üzerine kurulu işlerdir.
n      2) yeni medya dediğimiz bir şey çıkıyor.Artık  bahsedilen 3 şeyle tanımlanamayacak teknolojik imkanlar oluşuyor…Video,fotoğraf… gibi.Örneğin fotoğrafçılık var ama fotoğrafı kullanan güncel sanat gibi…
n      3)Beden kullanımı…fakat bunu resim geleneği ile bir ilgisi yok…İzleyici burada,duran şeyde karşısında…60 lı yıllarda performans sanatının, happening lerin ortaya çıkmasıyla ,bedenin sanat yapıtı olabileceğine dair yeni bir kaynak açılıyor.
n      4) Bir mekan kullanımı…Örneğin bir galeriye giriyorsun,objeyle direk ilişkiye giriyorsun…Ama burada bir mekansallık var…Bir obje var ve ben sadece ona bakıyorm…Güncel sanat dediğimiz şey,izleyici ile obje arasında kalan kısmı kurgulamada başlıyor.Böylece enstalasyon denilen anlatım dili ortaya çıkıyor.Örneğin bir yere giriyoruz,orası zaten atmosferik olarak tanımlanmış…Sadece obje görmüyorsun,bedenini kaplayan bir şeyde var.Ses var örneğin,ışık var…Örneğin 1940 lı yıllarda bir memur ailesinin evine dönüstürülmüş mekan…
Güncel sanat,bu gelişmelerin sonucunda artık her yerden beslenen bir kavram yumağı haline geliyor.Neredeyse bir sınırsızlık…Akademilerde ne olursa olsun bir sınırlılık var yani malzemeye ve tekniğe bağımlısın… Ama günümüzde resmin kendi sınırlılığını aşma yönünde üretken işlerde var ve bu karşıt kavramlar,birbirinden beslenir haldeler.Ancak resim,kendi yapısının ötesine geçme gayretinde…oldugundan bahsettı
Roportajımızda Küratörlügünu yapmıs oldugu bazı sergılerı hakkında konustuk:
13-29 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen "Leaps of Faith / İnanç Sıçramaları" sergisi Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'tan çeşitli bağımsız kuruluşların birlikte gerçekleştirdiği bir etkinlik olması açısından da önemli. Yapımcılığını Kolektif Prodüksiyon'un üstlendiği "İnanç Sıçramaları"nın proje ortakları arasında İstanbul Kültür ve sanat Vakfı ile Kıbrıslı grup Artist to Artist de bulunuyor.Katerina Gregos ve Erden Kosova'nın küratörlüğünü yaptığı sergiye değişik ülkelerden 18 sanatçı katılıyor. Sergide, Kıbrıs asıllı ünlü moda tasarımcısı Hüseyin Çağlayan'ın çalışmalarının yanı sıra Phil Collins, Meksikalı sanatçı Minerva Cuevas ve politik içerikli işleriyle adından söz ettiren Güney Afrikalı Kendell Geers'in yapıtları da görülebilir
İnanç Sıçramaları" Kıbrıs'ın 1974 yılından beri bölünmüşlüğünü ve politik açmazları konu alıyor. sergide cinsel kimlik ve sınıf meseleleri, azınlık hakları, plansız kentsel gelişme ve göçmenlerin sorunlarına da dikkat çekilmek isteniyor. Serginin bir diğer hedefi ise, uluslararası boyutta bir sanat etkinliğiyle Yeşil Hat'ı canlandırmak ve hareketlendirmek

Kopenhag’da CHARLOTTENBORG Müzesi’nde,’YENİ DÜNYA DÜZENİNDE KÖKTEN EĞİLİMLER' adlı, 31 EKİM 2002 ‘de bir sergi açılmıştı. 'KIR-MI-ZI' isimli sergisinde öncelikle sözkonusu müzenin kolleksiyonundan 28 tablo ve yerde 15,000 proleter bulunmaktaydı. Özkaya'nın dizaynı olan kırmızı renkli proleterler yaklaşık 5 cm büyüklüğünde ve süngerden yapılmıştı. Dolayısıyla üzerlerine basıldığında elastik olmaları nedeniyle önce yerle bir olup sonra yavaşça tekrar yükseliyorlardı. Bu çalışmasını Kopenhag Charlotenborg Müzesi'nde bu kez 40,000 proleter ile gerçekleştirecek olan Özkaya, müzenin her üç katını da sünger heykelcikleri ile donattı.

Ateş Düştüğü Yeri Yakar Sergisi
n      Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın 20. yılı sebebiyle bir sergi düzenlenmeye karar verilmiş ve sanatçılara çağrıda bulunulmuş. Sonuçta sergiyi düzenleyenlerin bile ummadıkları kadar çok eser ulaşmış ellerine. Sergiyi düzenleyen Erden Kosova “Hem sanatsal, hem politik açıdan daha önce hiç yanyana gelmemiş, gelemeyecek insanlar bu sergide bir araya geldi.” diye açıklıyor ulaştıkları sonucu.

8 Haziran 2011 Çarşamba

PERA MUZESİ

 






Pera müzesi  2005 yılının  Haziran ayında İstanbulda açılmıştır.Suna ve  İnan Kıraç Vakfı'nın, kentin seçkin noktasında, çeşitli düzeylerde kültür hizmeti vermek amacıyla hayata geçirmeye başladığı geniş kapsamlı bir kültür girişiminin ilk adımıdır. Bu projede pera müzesi  bir 'müze-kültür merkezi' işlevini üstlenmiş ve 1893 yılında mimar Achille Manoussos tarafından İstanbul Tepebaşı'nda inşa edilen, yakın zamanlara kadar da "Bristol Oteli" adıyla tanınan tarihi yapı Mimar Sinan Genim tarafından tümüyle elden geçirilerek çağdaş donanımlı bir müzeye dönüştürülmüştür.
2005 yılında açılan Jean Dubuffet, 2006 tarihli Rembrandt ve Henri Cartier-Bresson, 2007'de açılan JP MORGAN collected visions geçmişte yapılan önemli geçici sergilerinin örnekleridir. Müze 2008 yılında ise Joan Miró ve Josef Koudelka sergileri açtı. Müzenin bünyesinde bulunan Pera Film ise her ay tematik film etkinlikleri düzenlemektedir

   

                    ŞU ANDA DEVAM ETMEKTE OLAN KOLEKSİYON SERGILER 
Oryantalist Resim Koleksiyonu
Suna ve İnan Kıraç Vakfı'nın üç yüzü aşkın tablodan oluşan Oryantalist Resim Koleksiyonu'ysa 17. yüzyıldan 19. yüzyıl başlarına uzanan bir dönemde Osmanlı dünyasından esinlenmiş Avrupalı "oryantalist" ressamların önemli yapıtlarını biraraya getiren zengin bir koleksiyondur. İmparatorluğun son iki yüzyılından çok geniş bir görsel panorama sunan bu koleksiyonda, sanat tarihçilerinin tek 'yerli oryantalist' saydığı Osman Hamdi Bey'in yapıtları ve ünlü Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu da yer almaktadır.



  


Anadolu Ağırlık Ölçüleri ve Kütahya Çini ve Seramikleri

Müze katlarından ilkinin büyük bölümünü kaplayan Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu, eski çağlardan günümüze Anadolu'da kullanılagelmiş ağırlık ve ölçü birimlerinin, çeşitli malzeme ve tekniklerde üretilmiş tartı ve ölçü aygıtlarının seçkin örneklerini, tarih ve arkeoloji tutkunlarına sunmakta; aynı katın başka bir kanadında sergilenen Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu, bu türün çarpıcı güzellikteki parçalarıyla kültür tarihimizin çok iyi tanınmayan bir yaratı alanına yeni ışıklar tutmayı amaçlamaktadır.


                                        


                                                                  SÜRELİ SERGİLER

      İHSAN CEMAL KARABURÇAK
n      7 Nisan - 3 Temmuz 2011 arasında

n      20. yüzyıl Türk resminin en özgün sanatçılarından biri olan İhsan Cemal Karaburçak, akademik eğitimi reddederek kendini geliştirmiş sayılı otodidakt sanatçılardandır.
Uzun yıllar sürdürdüğü memuriyet döneminde resimle tanışan, yaşamının büyük bölümünü geçirdiği Ankara'da evinin bir odasından dönüştürdüğü mütevazi atölyesinde çalışmalarını sürdüren Karaburçak, Türk resminin değeri yıllar geçtikçe anlaşılan gizli kalmış ustaları arasında yer alıyor. Retrospektif niteliğindeki bu sergi, özgün üslubu kadar renkleri, özellikle de tuvaline imzası kadar yer etmiş "mor"uyla tanınan İhsan Cemal Karaburçak'ı yeniden tanıma fırsatı
Temelde İnsan
Çağdaş Sanat ve Nörobilim

7 Nisan - 3 Temmuz 2011 Arası
Temelde İnsan: Çağdaş Sanat ve Nörobilim sergisi, yapıtları nörobilim araştırmalarıyla kesişen yedi çağdaş sanatçının yapıtlarını bir araya getiriyor. Küratörlüğünü New York'taki School of Visual Arts, Güzel Sanatlar Bölümü Başkanı Suzanne Anker'ın üstlendiği sergide yer alan sanatçılar: Suzanne Anker (ABD), Andrew Carnie (İngiltere), Frank Gillette (ABD), Michael Joaquin Grey (ABD), Leonel Moura (Portekiz), Rona Pondick (ABD) ve Michael Rees (ABD).
      Farklı disiplinlerden gelen, temel öğe olarak robotbilim, üç boyutlu tarama, photoshop, hızlı prototipleme, mikroskopla inceleme ve bilgisayar görüntüsü gibi yeni teknolojileri kullanan bu sanatçılar; doğanın gizemlerini, birliğini ve süreçlerini, bilgi ve inançların aktarımını konu alıyor. Madde, algılama ve belleğin zihinde canlandırdığı metaforları yapıtlarına katan sanatçılar bu sayede, kendine özgü kişiselleştirmelerini, mecazi ve simgesel bir yapı çerçevesine oturtuyorlar.
Sergi, sanat ve bilimi buluşturarak, sanata farklı bir noktadan, bilim penceresinden bakmaya, çağdaş sanatla nörobilim arasındaki güçlü ilişkiyi anlamaya ve sorgulamaya davet ediyor.